İZMİR İDARE MAHKEMESİ 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLERİN İŞLENİLEN SUÇTAN DOLAYI ÇALIŞMA HAKKINDAN YOKSUN BIRAKILAMAYACAĞINA KARAR VERDİ. İSTİNAF MAHKEMESİ KARARI ONAYLADI

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin, 1. fıkrasında Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak belirli hak yoksunlukları ile karşı karşıya gelmektedir. Ancak Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında bu hükmün uygulanamayacağı belirtilmiştir. Yani 18 yaşından küçük iken herhangi bir suç dolayısıyla mahkumiyet veya hagb kararı alan kişiler hakkında adli sicil kayıtları hem kamu kurumlarınca hem de özel işyerleri bakımından işe alınmama sebebi olarak değerlendirilemeyecektir.

22.04.2021 tarihinde silahsız özel güvenlik çalışma izni için yaptığı başvurunun reddine ilişkin İzmir Valiliği Özel Güvenlik Komisyonunun kararına karşı açılan iptal davasında İzmir 3. İdare mahkemesince bu yönde karar verilmiştir. Kararın tamamı aşağıda sunulmaktadır.

T.C. İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/….. KARAR NO : 2021/……

DAVACI :

VEKİLİ : AV. GÜNTAÇ ARLIYÜZ

DAVALI : İZMİR VALİLİĞİ

DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından; silahsız özel güvenlik çalışma izni için yaptığı başvurunun reddine ilişkin İzmir Valiliği Özel Güvenlik Komisyonunun ………..2021 tarih ve E……………. sayılı işlemin; hukuka aykırı olduğu, kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunmadığı, davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği ileri sürülerek iptali istenmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Davacının hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu, özel güvenlik hizmeti kamu güvenliği hizmetini tamamlayıcı nitelikte olduğu, davacının suçunun sabit olduğu, işlemin mevzuata uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren İzmir 3. İdare Mahkemesi’nce gereği görüşüldü: Dava; davacı tarafından; silahsız özel güvenlik çalışma izni için yaptığı başvurunun reddine ilişkin İzmir Valiliği Özel Güvenlik Komisyonunun ……2021 tarih ve E…………. sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 10/1-h bendinde; güvenlik soruşturması olumlu olmak özel güvenlik görevlilerinde aranan şartlar arasında sayılmıştır.

7315 sayılı Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması Kanunu’nun 3. maddesinde;

“(1) Arşiv araştırması, statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın ilk defa veya yeniden memuriyete yahut kamu görevine atanacaklar hakkında yapılır.

(2) Kurum ve kuruluşlarda, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları hâlinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ile ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak öğretmenler, üst kademe kamu yöneticileri, özel kanunları uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulan kişiler ile milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis, hizmetlerde statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın istihdam edilenler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması birlikte yapılır.” hükmüne yer verilmiş,

Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılarak 12/04/2000 günlü, 24018 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının gizlilik dereceli birim ve kısımlarını belirlemek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel ile ilk defa veya yeniden kamu hizmeti ve görevlerine atanacaklar hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir.” hükmüne, “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde;

“f) Arşiv araştırması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının mevcut kayıtlardan saptanmasını”,

“g) Güvenlik soruşturması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteniğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini” tanımlarına yer verilmiş,; “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında araştırılacak hususlar” başlıklı 11. maddesinde ; ”Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak:

a) Kimlik kontrolü, kimlik kayıtlarının doğruluk derecesi, uyrukluğu, geçmişte yabancı bir devletin uyrukluğuna girip girmediği,

b) Kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığı, kolluk kuvvetlerinin ve istihbarat ünitelerinin arşivlerinde bilgiler bulunup bulunmadığı, adli sicil kaydının ve hakkında bir tahdidin olup olmadığı,

c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranıp davranmadığı.

d) Şeref ve haysiyetini ihlal edecek ve görevine yansıyacak şekilde kumara, uyuşturucuya, içkiye, paraya ve aşırı bir şekilde menfaatine düşkün olup olmadığı, ahlak ve adaba aykırı davranıp davranmadığı,

e) Yabancılarla, özellikle hasım ve hasım olması muhtemel Devlet mensupları ve temsilcileriyle ilgili derecesinin iç yüzü ve nedeni, f) Sır saklama yeteneğinin olup olmadığı, araştırılır.” kuralı yer almıştır.

Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde, erginlik (reşitlik) yaşı 18 olarak kabul edilmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-c maddesinde, 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 3/1-a maddesinde ise, daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu vurgulanmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin, 1. fıkrasında da; “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…), c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d)Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır. (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz. (4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda metnine yer verilen 4721 ve 5237 sayılı Kanun kuralları birlikte değerlendirildiğinde, 18 yaşını doldurmamış her kişinin çocuk sayıldığı, kişinin 18 yaşından önce ergin (reşit) olsa dahi çocuk sayılmaya devam edileceğinin vurgulandığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin, 4. fıkrasına göre de, fiili işlediği sırada 18 yaşından küçük olan kişiler hakkında 53/1-a-b-c-d-e maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmeyeceği görülmektedir. Ülkemiz, 20-30 Eylül l990 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde toplanan Çocuklar İçin Dünya Zirvesinde “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi imzalamış, anılan sözleşme 27.0l.l995 tarihinde yürürlüğe girerek Anayasa’nın 90. maddesine göre iç hukuk normu halini almıştır. Anılan sözleşme kapsamında düzenlenen ve 15/7/2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe giren 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile çocuğun bir suçu işlediği değil, bir suça sürüklendiği kabul edilmiştir. Bu yaklaşım, çocuğu suç işleyen bir suçlu olarak görmeyip, onun suça sürüklendiğini kabul ederek bir anlamda fail çocuğu da suçun mağduru konumunda kabul etmekte, doğal olarak da suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasını değil, korunmasını temel amaç olarak kabul etmektedir. Çocuk adalet sisteminde verilecek tepkinin öncelikli amacı, suçun işlenmesinin önlenmesi veya mağdurun haklarının korunması değil, çocuğun içinde bulunduğu ortamdan çıkarılıp korunması, suç işlemeyi bir yaşam biçimi haline getirmesinin önlenmesi yani çocuğun iyileştirilmesidir. Anılan hedefler doğrultusunda, Adli Sicil Kanununda da düzenlemeler yapılmış olup, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 10/3. maddesinde de; “Onsekiz yaşından küçüklerle ilgili adlî sicil ve arşiv kayıtları; ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebilir.” kuralına yer verilmiştir.

Adli Sicil Kanununun bu hükmü ile de Kanun koyucu, suç işleyen küçüklerin topluma kazandırılmasını amaçlamış, bu yüzden de küçüklerle ilgili sabıka kayıtlarının kullanılmayacağı, başka bir ifade ile küçüklerin sabıka kayıtları esas alınarak bir işlem tesis edilemeyeceği, bu kişilerin sabıka kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılıkları hâkim ve mahkemelerce istenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının silahsız özel güvenlik görevlisi çalışma izni için yaptığı başvurunun davacının hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda “suça sürüklenen çocuk” sıfatıyla 30/08/2013’de kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan hakkında mahkumiyet kararı verildiği, kararın Yargıtay’ın temyiz incelemesi neticesinde bozulması üzerine zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği, anılan yargılamadaki davacının güvenlik soruşturması sonucu olumsuz kabul edilerek silahsız özel güvenlik görevlisi çalışma izni ve kimlik kartı verilmesinin uygun olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Bakılan davada, dava konusu işlemin sebebi olan ceza yargılamasında davacıya atılı suçun işlendiği tarihte 18 yaşını doldurmadığı başka bir ifade ile çocuk olduğu, yargılamasının suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemin nedeni, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde dahi Adli Sicil Kanunun 10/3. maddesi gereğince davalı idareye verilmemesi ve idarece kullanılmaması gereken, 18 yaşından küçükken işlediği suç nedeniyle hakkından verilen kararlara dayandığı, 18 yaşından küçükken işlenilen bir suçtan dolayı ilgilinin özel güvenlik görevlisi olarak çalışma hakkından yoksun bırakılamayacağı dikkate alındığında, çocukların korunmasına dair uluslararası sözleşmeler ve yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri gereği davacının suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yargılandığı davalara ilişkin kararlara dayalı olarak arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle özel güvenlik görevlisi çalışma izin başvurusunun reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 176,60.-TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.040,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin talep edilmemesi halinde kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere, 07/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukat Yasin Baykal

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Konak İzmir’de yer alan ofisinde serbest avukatlık faaliyetlerine devam etmektedir. İzmir Bakırçay Üniversitesi’nde Kamu Hukuku Tezli Yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Hukuki sorunların ortaya çıkmasının önlenmesi için danışmanlık, mevcut hukuki sorunların çözümünün sağlanması ve kaliteli hizmet sunabilmek için, konularında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği içinde çalışmaktadır. Tel: 0506 128 95 95 Büro Adres: İsmet Kaptan Mah. Gazi Bulvarı No:116 K:3 D:305 Çankaya35210 Konak/İzmir https://goo.gl/maps/gZrHL2cTSZtzR3YK9

You may also like...